Muhterem Erbakan'ın Yerine Beni Hapsedin! | Vakit - 18.01.2006

Muhterem Vakit okuru kardeşlerim, bu başlığı görünce bizim için olmaya ki kahraman olmaya yeltenmiş diyeler.

Hayır. Hayatımın hiçbir anı, bu duygu ve düşüncenin içerisinde olmamıştır. En büyük kahramanlığı Allah (cc)’a kul olma yolunda titiz bir hayatı yaşama ve ahir nefeste iman ile dünya hayatını noktalamada görmüşümdür.

Muhatap olduğum insanlara da her alanda bu tavsiyelerimiz olmuştur. Din kardeşliğinin gereği olacak... Müslüman bir kimse için en temel tehlikeyi, Alemlere Rahmet olarak gönderilmiş olan sevgili Peygamberimiz (s.a.s) “Her ümmetin Allah (cc)’ı unutturup uzaklaştıran bir hali vardır. Benim ümmetimin fitnesi ise dünya malıdır” ifadesiyle belirtmiştir.

Mal; insanın tasarrufuna verilmiş şeylerin ortak adıdır. Makam, mevki, ticaret malları, evler, arabalar, bağlar, bahçeler gibi. Bir Âyet-i Kerime’de ise; “Mal sevgisi insana içirildi” diye buyrulmaktadır. Bu sayılanların en büyüğü ve tehlikelisi “Makam Sevgisi”dir.

Sene 1991. Mart veya Nisan ayı. Ermeniler Azeri toprağı olan Karabağ’ı işgal etmişlerdi. Bayburt’ta ermeni istilasını tel’in mitingi düzenlenmişti ve o zaman Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, mitinge davetli olarak katılmıştı. Biz ise, Trabzon’da idik. Teşkilattan arkadaşlar bizi arayarak, ertesi gün için Tayyip Bey’e uçak bileti almamı söylediler.

Ne yazık ki havaalanına gittiğimde uçakta yer kalmamıştı. Biraz sonra Tayyip Bey, Bayburt’tan 4 arkadaşımla daha havaalanına gelmişlerdi. Durumu kendisine arz edince, “Münir Hocam bunda da bir hayır var, inşallah Rize’ye memlekete geçip sıla-i rahim yapalım” dedi. Biz de sohbet etme imkânımız olacağından memnuniyetimizi ifade ettik. Yemek yedik ve yola çıktık. Halen hayatta olan 5 kişi otomobilimizle hareket ettikten biraz sonra Tayyip Bey’e “Muhterem başkan, size bir kardeşinizi olarak bir tembihte bulunmak istiyorum” dedim. Kendisi de, “Buyur Münir Hocam” dedi. Ben ise şunları söyledim. “Muhterem Tayyip Bey, eğer ömrümüz olursa, önünüzde bir takım makamlar görünüyor. Olaki bir gün böyle bir makama gelmek için Erbakan Hocamızın önüne çıkayım deme ha!" dedim. Tayyip Bey bize dönerek (ön koltuktan) “Münir Hocam bizden böyle bir şey yaparız diye endişe mi ediyorsunuz? Sakın ha bizden Erbakan Hocamın önüne çıkarım diye bir şüpheniz olmasın” demişti. 1991’den 2002’ye 11 sene, 2005’e ise, 14 sene geçti. Akıp giden zaman içerisinde Tayyip Bey Başbakan. Erbakan hoca ise kucağında çocuğu gibi yetiştirdiği bir kimsenin başbakanlığı döneminde dahi siyaset yapması ilelebet elinden alınmış bir mahkûm. Ve mahkûmiyetinin infazı sağlık raporlarıyla erteleniyor. Son erteleme ise, önceki gün sona erdi… İnfaz dosyası şu Altınoluk Savcılığı’nda!

Ak Parti’nin anayasayı dahi değiştirecek gücü varken; bu düzenleme Anayasa değişikliğine gerek görmüyor, kanun çıkarmak suretiyle yaparak, Türkiye’de bir dönem başbakan, daha önce de başbakan yardımcılığı yapmak suretiyle ülkemize ve insanlığa hayırlı hizmetleri olan, varoluş sebeplerine bir vefa borcunu ihya anlamına gelecektir.

Ama ben bu arkadaşlardan böyle bir girişim beklemiyorum. Hadisenin sağlık raporları ile değiştirilmesi Erbakan’la var olan bizleri incitmekte ve çok üzmektedir. Şimdi buradan Tayyip Bey’e ve Ak Parti yetkililerine sesleniyorum: Görünen o ki; 79 yaşında, kucağında büyüyüp bugünlere geldiğiniz Erbakan Hocamın infazını önlemeyeceksiniz… Siz beni tanırsınız, ben de yabancınız sayılmam. Hiç olmazsa bir kanuni düzenleme yapın da Hocam'ın yerine beni hapse koyun, ne olur. Biz, mazlumların yanında yer almaya devam edeceğiz inşallah!...

Münir BOZKURT